Gazi mareşal Fevzi Çakmak paşa 12 Ocak 1876’da İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mustafa olup Fevzi Paşa, Müşir Fevzi ve Mareşal Çakmak olarak bilinir. Babası Çakmakoğulları’ndan Tophane kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi’nin kızı Hasene Hanım’dır. Rumelikavağı Mahalle Mektebi’nde öğrenime başladı, Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nde ve Kuleli Askerî İdâdîsi’nde okuduktan sonra Harbiye Mektebi’ne girdi (1893). Bu arada dedesi Hacı Bekir Efendi’den Arapça, Farsça ve fıkıh öğrendi. Tasavvufla ilgilenmesini sağlayan dedesi tarafından kendisine Fevzi mahlası verildi. Harbiye’de de üstün zekâ ve kabiliyetiyle hocalarının dikkatini çekti. Bu şekilde erkânıharp sınıfına alındı ve 1898’de kurmay yüzbaşı olarak orduya katıldı. Stajını merkezde tamamladıktan sonra 1899’da merkezi Kosova vilâyetine bağlı Metroviçe’de bulunan XVIII. Nizâmiye Fırkası erkânıharp reisliğine tayin edildi.
Fevzi Paşa, Anadolu’ya geçişinden itibaren, millî cephenin pekişmesinde büyük rol oynamış, bu nedenle 24 Mayıs 1920’de İstanbul Divan-ı Harp’i tarafından idama mahkûm edilmiş ve bu karar 27 Mayıs 1920’de zamanın padişahı Vahdettin tarafından onaylanmıştır.
6 Mart 1920 tarihinde İstanbul’un işgal edilmesinin ardından Anadolu’ya geçmeye karar veren Fevzi Çakmak, Nisan 1920’de Ankara’ya ulaşmış ve açılan ilk mecliste Kozan milletvekili olarak görev yapmıştır. Yaşanan bu gelişmeler üzerine İstanbul Hükümeti de kendisinin tüm rütbelerini geri almış ve kendisinin idam edilmesine karar vermiştir. gerçekleşen 2. İnönü Savaşı’nın ardından orgeneral rütbesine yükseltilmiştir. Sakarya Meydan Muharebesi esnasında da bizzat cepheye giderek, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte savaşı yönetmiştir. Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruzun askeri planlamasına da katkı sunmuş olan Fevzi Çakmak; Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin neticesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından mareşallik rütbesine terfi ettirilmiştir.
Milleti’ne güvenerek yola çıkan bu muhteşem kadro önce Rus Çarlığı’nın elinde olan; Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u kurtararak Türkiye’nin doğu sınırlarını çizdi. Ermenilerin Rusya’yı arkasına alarak doğu topraklarından parça koparma çalışmalarını da gerek askerî gerek diplomatik yollardan çözen de yine Kâzım Karabekir Paşa idi.
Kâzım Karabekir Paşa’ya bir telgraf geldi. İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklanmasını istiyordu. Kızı Timsal Karabekir, o anı şu şekilde anlatmıştı:
“Mustafa Kemal Paşa, konakta beklerken babam Kâzım Karabekir bir bölük süvâri ile geliyor. Mustafa Kemal Paşa düşünceli, ne yapacağını kestiremiyor. Kâzım Karabekir’e gelen tutuklama emrinden de haberdar. Rauf Orbay anılarında, “Mustafa Kemal Paşa bir an için sarardı” diye yazar. Bu sırada Kâzım Karabekir içeri girer. Sivil Olan Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına geçer. Asker selamını verir ve “Paşam, dün olduğu gibi bugün de tüm Kolordumla emrinizdeyim. Sizi koruması için bir bölük asker getirdim.” der. İkisi yaşlı gözlerle birbirlerine sarılırlar. O gün Türk’ün kaderi değişmiştir. O gün o konakta Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli atılmıştır.’’
Cumhuriyetimizin 99. kuruluş yıldönümü münasebetiyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve istiklal mücadelemizde vatan uğruna gözlerini kırpmadan kendilerini feda eden bütün şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın.
Aydın BENLİ
Siyaset Bilimci, Araştırmacı Yazar